That sad story reminded me of lyrics of the song Lili
"for every step in any walk
any town of any thought
i'll be your guide
for every street of any scene
any place you've never been
i'll be your guide "
Lily you know there's still a place for dogs like us, the same blood runs in every paw
kittens mittens
The three little kittens, they lost their mittens,
And they began to cry,
"Oh, mother dear, we sadly fear,
That we have lost our mittens."
"What! Lost your mittens, you naughty kittens!
Then you shall have no pie."
"Meow, meow, meow."
"Then you shall have no pie."
And they began to cry,
"Oh, mother dear, see here, see here,
For we have found our mittens."
"Put on your mittens, you silly kittens,
And you shall have some pie."
"Purr, purr, purr,
Oh, let us have some pie."
And soon ate up the pie,
"Oh, mother dear, we greatly fear,
That we have soiled our mittens."
"What, soiled your mittens, you naughty kittens!"
Then they began to sigh,
"Meow, meow, meow,"
Then they began to sigh.
And hung them out to dry,
"Oh, mother dear, do you not hear,
That we have washed our mittens?"
"What, washed your mittens, then you're good kittens,
But I smell a rat close by."
"Meow, meow, meow,
We smell a rat close by."
Cyrano nerede?
Merhaba herkes,
Ben yine Gölge, bugün dikişlerimi aldırdım, müthiş uslu bir kedi oldum. Yalnız gittiğimde ağladım çünkü bacım kedi cennetine gitmiş. Ben üzülmeyeyim diye söylememişler, Cumartesi gecesini çıkaramamış.
Pava durumumuz da şöyle: 100 pava borcumuz kaldı veterinere, başka da bir şey kalmadı... Soranlar olacaktır, elbette sokak kedisi (soked) olduğumuz için bir sürü pava da alınmadı falan.
Gölge beyden haftalık pati izleri
Merhaba ben bu sefer barok olmayan Gölge,
O ne kabustu öyle, kafamda devasa bir koni, adı Elizabeth miymiş neymiş, üçüncü gün bile yürürken duvarlara tosluyordum, mama kabından kuş yemi yer gibi mama yediğimden kedilik onurum incinmişti, hele o su kabı ve tuvalet döngüsünde Elizabeth'ime yapışan ve ıslanan kumlar... Elbette böyle bir "şeyi" çıkartmak için elimden geleni yaptım, sağolsun kız kardeşim de tüm yaramazlık eylemlerime destek verdi. Salı gecesi çıkarıp saklamayı bile başardık, bir saat aradı deli oldu Berte kedisi. Ertesi gün üçüncü ve son iğnem için veterinere gittiğimizde artık kafamda barokluktan eser yoktu çünkü gitmeye iki saat kala yine kızkardeşimle öyle bir yere sakladık ki Berte bulamadı bu sefer, yıldırdık onu miyahahav!
Veteriner gözümü pek bir beğendi, eğer mavi rimel sürmüşüm gibi duran dikişlerimi patilemezsem o korkunç şeyi takmama gerek olmadığını da söyledi, oynar mıyım ayol? Uslu uslu durdum ki satellite gibi gezmek zorunda kalmayayım.
Hoş, Elizabeth beni durduruyor muydu? Hayır! Bir gece önce Berte ikinciye mi ne kız kardeşimi yakaladı, Cyrano hemen mır tabi, kucakta bir mırlıyor bir mırlıyor, bir mutlu, kıskançlıktan öldüm. Bir de Berte'nin kolunu kızarana kadar yaladı mutluluktan, kıskançlıktan ve sinirden alnımın çatı çıktı yeminle, yürü ya Gölge dedim kendime ve ani bir saldırıyla Elizabeth'ten kafamı uzatıp kafasını kafasını ısırdım, huzurunu bozdum, Berte benim!
Kendimi yalamayı pek beceremesem de başkalarına gayet ulaşabiliyorum. Elizabeth'in tek iyi yönü Berte'nin koynunda uyuma hakkı kazanmak oldu, oğlunu bile geçici bir süre boşadı, beni aldı, oh mis! Ben ne yaptım kedi olarak? Gittim uyurken kulak memesini ısırdım, çığlık atarak uyandı. Benden hiç beklemiyormuş, bir daha yapmadım ben de :( Sadece ara sıra kulak memesini hafif hafif ısırır gibi yaptım o kadar. Sonra oğluyla benim yüzümden çok kötü fena kavga ettiler, o sırada abi kediye 'Ben sana körkütük aşıkken nasıl böyle bir şey düşünebilirsin?' diye bağırdı. Vay patisini! Körkütük aşık he mi? Benim adım Gölge, ben bu oyunu bozarım! Berte benim olacak! Cin cin baktım Berte'ye, zaten çok akıllı munis falan bir kediyim.
Veterinere gittim dedim ya, aynı gün doktora da gittim, o kısmı pek anlamadım ama doktor benimle pek bir ilgilendi, çok iyi bir kediymişim falan. Hatta kafesten çıkıp kucakta oturdum böyle bey bey. Dedi ki kulaktan çıkan tüyler Afrika'dan gelen atalarım karakallarda olurmuş, ay ne vahşiliğimi gördünüz ayol dedim. Zaten pek bir munis olduğum konusunda hemfikir oldu doktor. Ben de miyav dedim, bana dedi ki, siz kediler sadece biz insanlarla iletişim kurmak için miyavlıyorsunuz küçük bey, haberiniz var mı? dedi. Haberim yoktu, vay patisini! Ben de niye miyuvluyorum diyordum!
Barok Gölge'den ameliyat sonrası (postop) notları
Gölge'lerin gücü adına!
Merhaba ben Gölge,
Yaklaşık üç dört aylık bir kediyim, annem Göttenbacak -anamın adıyla dalga geçeni hacamat ederim- müthiş korkak bir kedi, bizi de öyle yetiştirdi, kızkardeşimi ve beni.
İkimiz de tüm yaz Berte'ye tek gözümüz kapalı baktık, o da çapkın olduğumuzu düşündü çünkü yanaşınca korkup kaçtık. Ben delikanlı bir kedi olduğumdan büyük bir cesaret örneği gösterip usul usul yanaşmaya başladım. Önceleri elinde torba olan zamanları seçtim yaklaşmak için ki eli kolu dolu olsun, beni yakalayamasın. Sonra aleni bir şekilde bacaklarına sürünmeye falan başladım, bu arada gözümü silmekten falan bahsediyor, neden bahsettiğini anlamadığım için hafif tırsıyorum. Kızkardeşim benden tırsak, günler geçiyor derken...
Yakalandım, doğru eve, yüzüm gözüm silindi, kötü bir şey değilmiş, içeride yemekler de daha iyi, sonra doğru bahçeye geri kaçtım. Birkaç gün böyle sürünce gözüme ilaç da sürmeye başladı, vızıklanıyordum ama kendi patilerimle ertesi gün yine eve dalıyordum. Gözümden ise pimpis şeyler akmaya devam ediyordu.
Öyle günlerden birinde, gece vakti dışarıda kendisine binbir türlü kur yaparken ilk kez adımı söyledi: Gölge. (Ardından da bir eyvah dedi, anlayamadım) Ben de adıma uygun olarak gölge gibi peşine takıldım o gün bu gün.
Benden on yüz bin kat daha ödlek kızkardeşimin de gözünde sıkıntı vardı ama o hep tüyüyordu. Bir gün tüyemedik ve ikimiz de doğru veterinere... O garibimin ilk yakalanışıydı, ilk yakalanışta veterinere gitmek pek hoş olmasa gerek.
Haberler ikimiz için de pek iyi değildi. Onun bir gözü enfeksiyondan tamamen gitmiş durumdaydı, alınması gerekiyordu diğer göze atlamasın diye. Üzerine bir de üşütmüş, önündeki günler yakalanıp göz temizliği, Ba-cipro pomad ve antibiyotik içirilmekle geçince bir daha yakalamak bugüne kadar mümkün olmadı.
Hadi onun gözü belliydi, peki ya benim göz? Benim göz daha gıcık çıktı, çünkü entropium varmış, göz kapağım içeri doğru girdiğinden orada pis pis şeyler birikiyor ve gözümü kaybetme riskim var, haydaaa...
Bir süre antibiyotikli pomad sürdü Berte gözüme, bazen bu şekil de iyileşebilirmiş gözler, iyileşme oldu ama ilaçla geri dönüşü mümkün olmadığından piyango bir şekilde ameliyat olmam gerektiği kesinleşti. Hatta haberim yok ama bu cumartesiye üstelik hocadan randevu alındı bile, ne ibiş bir kediysem hep gittiğimiz yer yapamıyor ameliyatımı, hocaları yapacaki 600 tane pava üstelik, kızkardeşimin ise gözünün tamamı alınacak, sadece 400 pava.
E biz sokak kedisi olduğumuz için pavamız yok tabi, Berte'ye dedim madem bu estetik ameliyat (öyle kandırdı, göz kapağını gerdireceğiz genç görüneceksin, yuva bulman kolay olur diye) gelecekteki ev kediliği kariyerim ve gözümü kaybetmemem için önemli. O zaman bir fon aç, bi bişey yap.
Hem ameliyat sonrası genç görünmesem bile geçenlerde rastladığım kedilerine üç dört aylık bir kedi arkadaş arayan çift bana bir umut oldu. Ponponlarım olduğu için mülakatta elendim, yoksa şu an Berte'nin kedilerinden dayak yemektense kendi evimin prensiydim. Prens Gölge.
Aslında bir insan niye beni istemez anlamam, müthiş munis bir kediyim, yakışıklılık desen o biçim. Tüy desen kulaklarımdan bile çıkıyor, neyse ki insan değilim de güzel kızlar ıyy yerine ay çok yakışıklı diyor benim için. Makyajım güzelmiş, her gün tazeliyorum, olsun tabiy. Bilgisayardan da çok iyi anlarım, boyunda ve ayak ucunda yatarım, kucak severim. Tam aradığınız kediyim. Özetle bir kediden bekleyeceğiniz her özelliğe sahibim, daha ne istiyorsunuz?
Sizi bilmem ama ben kızkavdeşim ve benim ameliyat masraflarım için pava istiyorum. Üç beş atarsanız ben yarı kör, kızkardeşim tam kör olmaktan kurtulur. Onun adı galiba Cyrano, bu gece Berte 'Cyrano nerde? Cyrano nerde?' demiş, gelmiş bu salak. İçeride oynuyoruz şimdi, Berte'yi de rahat bıraktım ki yazabilsin. Onu almak ister misiniz bilemem ama fotojenik olmadığından olduğundan çirkin çıkmış fotoğraflarda hep, demedi demeyin, kızkardeşim güzeldir, benden daha korkaktır ama kucağa alınınca mırıldaktır.
Özetle ev de pava da arıyoruz efem! Mav!
Nasıl olacak derseniz bir anket yaptık: http://strawpoll.me/594697
(grup hediyesi kurmayı beceremediğimizi de ekleyelim, salak mıyız neyiz?)
Siyah Van Kedisi
Efenim hep burada yok yuva aranıyor, yok kediyi yıkadık nasıl kurulayacağız, yok mama yetiştiremiyoruz ayol gibi yazılar akıtıp duruyoruz, bir sefer de siyah Van kedisi yayınlayalım, niye bizim kedi videolarımız yok? Çocuklarımız kedi videosuna hasret mi büyüsün?
İşte tam da bu nedenle artık kedi mi dersiniz puma mı dersiniz pars mı, bu heyvanatın fideosunu paylaşmayı borç bildik dev kediler olarak.
Şu gözlere bak! Yakışıyo mu kediii?
Mature İran kedisi yuva arıyor efem
Fotoğrafta gördüğünüz, duyuruda konusu geçen sağlıklı Acem kızımız sahibinin alerjisi çıkması nedeni ile yeni bir yuva arıyor. Kısırlaştırılmış, değil karnesi aşısı, pasaportu bile var, kendisi ile Avrupa seyahatlaerine çıkabilir, Afrika'da filleri sevebilirsiniz. Özellikle marka kedi almak istiyorum ama pet shop'tan başka seçenek yok diyenlere duyurulur. Kendisi Beşiktaş'ta ikamet etmektedir. Ay pek de bilmiş.
http://www.eksiduyuru.com/duyuru/675507/
Antalya'dan üç bacaklı bir Golden yuva arıyor
7 8 aylık bu yakışıklıyı sokağa atmışlar, garibim sokak köpeklerinin saldırısına uğramış, üç bacaklı olduğundan mı artık, golden olduğundan mı kendini koruyamamış. Şimdi de ev arıyor, bahçe arıyor, güvende olacağı bir yer, dizine başını koyabileceği bir sahip arıyor. Daha detaylı bilgi için ilandaki numarayı aramak gerekiyor.
Şunu özellikle belirtmek isterim ki bir hayvanın üç bacaklı olması sadece sizin gözünüzde sorun, sizi şaşırtacak derecede herkes gibi onlar da.
Şehri Antalya ama siz almak istedikten sonra Fizan'da da olsa gidip bu yakışıklı köpüşü alırsınız bence.
https://www.facebook.com/cimcime.duman/posts/726191280729967
İletişim : 0 537 612 78 74 Yer : Antalya
Direnişte kaybettiğimiz tüm canlara ve Zıpzıp'ın anısına
Bulamadığımda da saklanmış ve güvende olduklarını ümit ettim, tutabildiğimi evime aldım. Zaman içinde sokakta baktığımız, hepsinin birer adı, tarihçesi olan bu kedişler karşıma çıktıkça da sevindim. Zıpzıp hariç...
Zıpzıp'ın gazdan öldüğünü neredeyse sahibi diyebileceğim, benim gibi sokak kedilerini her türlü gözeten doktor arkadaşım söylediğinde sesi titriyordu. Zıpzıp'ın yavrularının ikisi de ayrı ayrı trafik kazasında -dar sokaktan caddeye çıkmak isteyen holding araçlarının altında kalarak- ölmüştü, arkadaşım için de ayrı bir yeri vardı. Kim bilir böyle kaç can gitti?
Açıkçası bu tip durumlarda hayvanları oradan uzaklaştırmak ve yüzlerini gözlerini, gerekirse tüm vücutlarını antiasitli(Talcid, Rennie, Gaviscon) su ile silmek hariç ne yapılır hala bir bilgim yok.
Tüm vücutlarını kısmı özellikle yalanarak temizlenen kediler için geçerli. Üstüme başıma gaz sinmiş, yarı baygın eve gelip yatağa uzandığımda -kendimi gördüğüm ilk yere attığımda- kedilerim gelip yüzümü yalarlardı ve içim acırdı. Kendi tüylerindeki yetmedi bir de benden zehirleniyorlar diye. Öyle ki şöyle bir şey mümkün olsa hepsine maske alacağım:
Pisi: Süreç boyunca arşivinize attığınız veya kendi ürününüz olan her türlü görseli sourcatberry@gmail.com adresine gönderirseniz zaman zaman biriktirip buradan yayınlamayı düşünüyorum.
Dünyadaki en tehlikeli hayvan
Haberi okuyalı neredeyse iki hafta geçmiş. Elim bir türlü gitmedi, bu kadar uzun bir sessizliğin arkasından güzel bir haberle dönmek isterdim ama nafile...
"Akıbeti aynı olmasın diye yavrusunu boğan işkence mağduru ayı, sonra başını duvara vurup intihar etti."
Hayvanlara neden yardım etmeliyiz?
Yazılmış var diyerek copy paste'in hastası olacağım, hatta duble copy paste. Malum artık her şeyin dublesi makbul.
"neden
hayvanlara yardım etmeliyiz?" hususunu anlamaya dair çok güzel bir
entry yazmış, sözlük'ten matchgrip çok güzel bir entry yazmış,
hayvanların sefaletinden onları evcilleştirmek adına doğadan koparan biz
insan ırkının mesul olduğunu tane tane anlatmış.
her olayda
bunu düşünmekten aciz insanlara, hayvanlara yardım etme zorunluğulumuzu
(evet, zorunluluk) anlatmaktan yorulduysanız şu entry'nin çıktısını alıp
verin, okusunlar.
"senin büyük büyük deden ve onun
arkadaşları, doğada rastgeldikleri birkaç tür hayvanı, "bu hayvanların
günlük yaşamımızda bize çok faydası dokunur" diye düşünüp
evcilleştiriyorlar. çiftliğimi korur, evimi korur, hayvanlarımı korur,
sürümü güder, avlanmama yardımcı olur, haşerelerden korur, fare avlar,
çocuğumu eğlendirir falan filan. bu hayvanlar dağlardan, ormanlardan,
yeşilliklerden alınıyorlar ve taş toprak şehir hayatına adapte
ediliyorlar. ha onlar için sorun yok, örneğin köpek, dünyada adaptasyon
yeteneği en yüksek olan canlılardan biridir. her türlü ortama ve düzene,
çok kısa sürede adapte olabilirler. fakat bu gerçek, sokağa adapte
olmuş bir sokak köpeğinin sefil bir hayat sürdüğü gerçeğini de
değiştirmiyor. her neyse, varan biri geçtik. bu hayvanlar aramızda,
neden? çünkü deden. burada anlaştık.
varan iki, istatistiksel
olarak, misal bağdat caddesi ve çevresinde yapılan gözlemlere göre,
satın alınan her 4 köpekten 1 tanesi sokağa atılıyor. bunu genele
yayarsan durum pek iç açıcı değil. gün geçmiyor ki sokaklarda cins cins
köpekler görmeyeyim. köpek beslemek nedir, nasıl bir sorumluluk gerekir,
nelerden feragat etmek icap eder, bunları bilmeden, öğrenilmeden, hala
günümüzde "kız arkadaşına doğum günü hediyesi", "oğluna karne hediyesi"
falan diye köpek alan o kadar çok insan var ki. yazlıklarını yazın
korusun diye köpek alıp, kışın dönerken köpeği sokağa salan, ertesi sene
yine üç aylık başka bi bekçi köpeği alan insanlar falan var. yani
sokaktaki bu hayvanların sayısı bir türlü azalamıyor çünkü sokağa atılma
durumu var. barınaklar zaten ağzına kadar dolu, "bu hayvanlara neden
yardım ediliyor ki, insan değil bunlar insan?!!!" diye ağlayan adamın
hayatı boyunca bir tane bile barınağı gidip görmediği o kadar belli ki
yani, bu kadar belli olabilir. üst üste yatan köpekler, kolu bacağı gözü
kuyruğu kulağı olmayan köpekler. hastalıktan yemek yiyemeyen, göt kadar
kafesteki hareketsizlik yüzünden eklemleri sikilen, bakımsızlıktan,
ilgisizlikten perişan olmuş köpekler.
eğer bir barınağa bir gün
yolun düşerse, ki düşmeyecek, görüceksin ki hepsinin gözlerinde ortak
bir bakış var. ara ara gelen cinsten böyle. bi anlamamazlık bakışı. "biz
niye burdayız, niye kafesteyiz?" bakışı. hadi bunlara çok kafa
yoramıyorlar sadece genel bir mutsuzluk olarak üzerlerine yansıyor. ama
önlerinden geçen her insana attıkları bir "niye senle gelmiyoruz" bakışı
var ki. işte bence olayın koptuğu nokta burası. hadi birader, git
açıkla bakıyım ona, anlat. neden orda olduğunu anlat. neden kafesini 100
tane köpekle paylaştığını anlat. ve oraya kadar gitmişken neden senle
gelmediğini de anlat. anlatabilir misin?
anlatsana oğlum. yoksa
anlatamıyor musun? o zaman o anlatsın derdini sen dinle. en azından o
içini dökmüş olsun. öyle de mi olmuyor? bu hayvanlar "abi çok açım",
"abi 2 aydır kalçam çok fena ağrıyor yürüyemiyorum" falan diyemiyorlar
mı? hacı, bu hayvan kalçası hayvan gibi ağrıyorsa yatıyor bir köşeye,
kalkamıyor. açlıktan kemikleri sayılıyor, gözlerini umutla açıp yemek
beklemekten başka bir şey yapamıyor. oğlum bu hayvanlar perişan halde
lan. ölüyorlar ardı ardına. ne günahı var oğlum o hayvanın? doğar doğmaz
pet şopa satılmışsa, hediye olarak alındıysa, ilk sıçtığında sokağa
atıldıysa, trafik kazası geçirip arka ayakları felçi barınağa atıldıysa,
ne günahı var oğlum o hayvanın? onun başına ne geliyorsa, sorumlusu
biziz. bu kadar basit. bu kadar net.
bari izin verin de
karınları doysun lan. vicdansızlar. allahsızlar. o hayvanlar bizi nasıl
seviyorlar keşke bunu da bilebilseniz. keşke hepiniz hayatınızın bir
döneminde hayvan sevgisini tadabilmiş olsaydınız."
http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=31981635
Kedi Mazlum'a kedi hediyesi
http://www.eksiduyuru.com/duyuru/553732/dovulup-felc-birakilan-kedi-mazlum-un-tedavisi
Şu linkten daha detaylı bilgiye ulaşılabiliyor:
https://miyuv.wordpress.com/2013/02/02/mazlum-felcli-degildi-siz-yaptiniz/
Hayata epey tutunmaya çalışan bu kediciğin fotoğrafları ve videolarına direkt link:
https://www.facebook.com/media/set/?set=a.4278977014983.2149274.1303016727&type=1
Daha bebek olan bu pisiciğin tedavi masrafları için pavaya ihtiyacı var, kedinin hediyesi 1 lira 2 lira 5 lira, gönlünüzden ne koparsa:
http://www.gruphediye.com/Group/URRgeVi4
Kediye hediye verecek yüce gönüllülere duyurulur, patiyle.